Karar: Doğanın Özgürlüğüne...

Konu yaşadığımız çevreye karşı olan sorumluluklarımız olunca nedense bütün ülkeler sağır ve dilsiz rolünü oynamayı tercih ediyor. Aslına bakarsanız bazı ülkelerin konuda diğer ülkelere nazaran daha duyarlı olduğunu söyleyebiliriz. Fakat o ülkeler de yine kendi çıkarları söz konusu olduğu zaman ilk feragat edecekleri nokta “çevre bilinci” oluyor. Çünkü yaşadıkları çevrenin ağzı var dili yok gibi bir tutum içinde birçok ülke ve o ülkelerin yöneticileri. Başka hangi konuda böylesine cüretkâr davrandıklarını inanın ben pek bilmiyorum. Türkiye’den elbette bu yazıda söz etmeyeceğim. Zira biz toplumsal ahlakı çoktan yitirmiş bir ülke olduk. O yüzden de bu kanayan yarayı daha da kanatmanın alemi yok. Malum günümüz dünyasından 100 yıl geride yaşıyoruz artık. Dediğim gibi konu bizim ülkemiz değil. Bu yazıyı yazmamdaki esas neden geçenlerde okuduğum bir haberdir. Benim için dünyanın en yaşanabilir ülkeleri İskandinav yarımadasında toplanmıştır. Norveç, İsveç, Danimarka, İzlanda gibi refah seviyesinin oldukça yüksek olduğu bu ülkelerden birinde doğmuş olmayı çok isterdim. Fakat öyle bir şey gerçekleşmedi ve içinde bulunduğum şartlara ayak uydurarak yaşıyorum. Bu ülkelerde yaşamak istememin nedeni kesinlikle maddi özgürlük değil. Elbette bu da var fakat birinci sebep olarak söyleyemem. İskandinav ülkelerinin en önemli özelliklerinden birisi hiç şüphesiz eşsiz doğal güzelliklere sahip olmalarıdır. Bu ülkeler hakkında herhangi bir belgesel izlediyseniz veya birkaç fotoğrafa baktıysanız kafanızda canlandıramayacağınız kadar muazzam manzaralarla bezeli olduklarını görmüşsünüzdür. Bu güzel manzaraların ötesinde bu ülkelerde yaşayan insanlar sahip olduklarının kıymetini çok iyi biliyorlar. Zenginliğin ta kendisinin yaşadıkları tertemiz ülkeleri olduğunu biliyorlar. Bu yüzden de ülkelerini her şekilde korumayı gönülden yapıyorlar. Elbette devletlerin aldığı çeşitli önlemler ve kurallar da yok değil. Fakat çoğu zaman zaten bunlara gerek kalmıyor. Zira insanların bilinç düzeyi oldukça yüksek. Böylesine imrenecek ülkelerin bir arada bulunduğu bir yarımada da kim yaşamak istemez ki? Her ne kadar İskandinav ülkelerini içimdeki büyük bir heyecanla sizlere anlatıyor olsam da ne yazık ki bu ülkelerin içinde de bazı politikalar oldukça dikkat çekici oluyor. Özellikle Norveç halkının şu sıralar içinde bulunduğu ciddi bir çevre sorunu var. Mahkemeye taşınmış bu sorunun genel çerçevesinden kısaca sizlere söz etmek istiyorum.

New York Times’ta okuduğum makalenin başlığı “Norway’s Supreme Court Hears Rights Challenge to Arctic Oil Drilling” (Norveç Yüksek Mahkemesi Arktik Petrol Bölgesindeki Petrol Sondajlarına Karşı Hak Taleplerini Duydu) idi. Bu makale orta uzunlukta bir makale aslında. Yani öyle okumak için çok fazla zamanımı almadı. Belki birçoğunuz için gereksiz bir yazı olarak görülebilir bu yazı. Fakat ben bu konuda birkaç şey yazmak istedim. Zira hepimiz refah seviyesi yüksek ülkelerden bahsettiğimiz zaman aklımıza örnek olarak gelen ülkelerin başında hep Norveç gelir. Bu ülke hakkında hemen hemen hiçbir fikre sahip olmasak da sırf bu kullanımdan dolayı Norveç’in ne denli gelişmiş ve özgürlükçü bir ülke olduğunu biliriz. O yüzden de acı bir şekilde kendi ülkemizin olumsuzluklarından bahsederken “burası Norveç değil” diye söylemler bile kullanırız. Hatta ben bunu son zamanlarda oldukça yoğun bir şekilde kullanıyorum. Fakat NYT’de çıkan bu makaleden sonra Norveç’e olan bakış açımda da sarsılmalar oldu. Çünkü Norveç’in politikası her zaman “yeşil politika” olarak adlandırılmıştır. Yani ülkenin doğasına ve yaşayan bütün canlılarına saygılı bir politika ile kararlar alan bir hükümet sistemine sahip olmuştur. Seçimlerde kim seçilirse seçilsin bu temel politika hiçbir zaman değişmemiştir. Elbette bunun sadece birer iyilik melekleri oldukları için yapmadıklarını az çok herkes bilir. Norveç, son yıllarda en fazla turist çeken ülkelerden biri olmaktadır. Özellikle doğa turizminin tırmanışa geçtiği son 10 yılda Norveç ve diğer İskandinav ülkelerine turist akınları olmaktadır. Hatta buraya gelen turistlerin genellikle gelir düzeyi ve eğitim düzeyi yüksek insanlar olduğu da yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur. Yani bizim ülkemize gelen ve kıtlıktan çıkmışçasına yiyip içen turist kafilesinden değiller. Norveç, sahip olduğu doğal güzellikleri korumayı çok iyi bildiği için bu ülkeye gelen turistler elbette gördüklerinden çok etkileniyorlar. Gördükleri güzelliklere zarar veren veya gezdiği yerleri kirleten turistler değiller bunlar. Zaten bunları yapmaya çok da cesaret edeceklerini sanmıyorum. Zira ülkenin benimsediği yeşil politikanın sonuçları olarak çok ciddi cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Buraya kadar Norveç’in gerçekten de çok doğru bir politika izlediğini görüyoruz. Fakat ülke ekonomisine ciddi katkı sağlayan bir sanayi var. O da Arktik denizinde yapılan petrol sondajlarıdır. Özellikle son zamanlarda bu denizin Norveç sahasında ciddi petrol kaynakları olduğu keşfedilmiştir. Hal böyle olunca da ülke yönetimi elbette denizin dibini delik deşik etmekten geri durmamıştır.

Resim Kaynağı: https://thebarentsobserver.com/en/industry-and-energy/2020/06/norway-proposes-open-125-new-oil-exploration-blocks-barents-sea


Norveç'in sondaj çalışmaları ve petrol çıkarmaları yeni olan bir şey değildir. Fakat bu petrol çıkarmak için yapılan sondaj çalışmaları öyle devletin kafasına göre aldığı kararlar olmamıştır hiçbir zaman. Gerek Norveç meclisindeki siyasiler gerekse de çevre örgütleri ve vakıflar bu kararların her aşamasında görüşleri alınan kişiler olmuştur. Genellikle belli bir şeffaflık içinde yürütülen bu sondaj çalışmalarının son yıllarda sıklaşmasıyla devlet politikası da değişmiştir. Özellikle petrol yönünden oldukça zengin olan Norveç deniz sahasında çok daha fazla sondaj yapılmaya ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Çünkü petrol demek ülkenin ekonomisine doğrudan büyük kazanç demektir. Hal böyle olunca da artık devlet yönetimi kararları alırken sadece meclise projeleri sunmaya başlamıştır. Meclis de bu tür ekonomik zenginliklerin halkın yararına olduğunu düşünerek genellikle destek vermiştir. Fakat birkaç yıl önce gerçekleşen büyük iklim zirvesinde ülkelerin üzerine düşen görevler ve nelere dikkat etmeleri gerektiği çok açık bir şekilde ifade edilmişti. Norveç de iklim değişikliği zirvesinde alınan kararlara imza atan ülkelerden birisi olmuştu. İşte bu yüzden Norveç’in fütursuzca yaptığı sondajlar eninde sonunda çevre örgütlerinin dikkatini çekecekti ve çekti de. Böylelikle iklim zirvesinden sonra ilk büyük dava çevre örgütleri tarafından Norveç hükümetine açılmıştır. Zaten Norveç anayasası da “yeşil politika” güttüğü için bu tür davaların açılması için gerekli olan açıklığa sahiptir. Öyle ki açılan bu dava Norveç basınında “yüzyılın davası” olarak adlandırılmıştır.

Resim Kaynağı: https://www.nytimes.com/2020/11/05/world/europe/norway-supreme-court-climate-change.html


Greepeace, Nature ve Youth Norway gibi köklü örgütler Norveç devletinin yapmış olduğu bu tür sorumsuzca ve gizli kapaklı sondajların sadece deniz altındaki yaşamı değil aynı zamanda karbon emisyonunu da arttırarak bütün buzulları da etkileyeceğini sert bir şekilde dile getirmiştir. Oldukça uzun argümanlar ile açılan bu dava bir anda Norveç ve dünya gündemine oturmuştur. Her ne kadar bizim ülkemizde herhangi bir şekilde haberi yapılmasa da bu sorunun küresel bir sorun olduğu açıktır. Petrol sondajlarının ortaya çıkaracağı güçlü sera gazlarının etkisi de aynı derecede güçlü olacaktır. Bundan dolayı artık Norveç’in denizin dibini delmeye bir son vermesi gerektiği ve petrolün toprak altında kalarak her türlü zararın önüne geçilmesi gerektiğinin zamanı gelmiştir, hatta geçiyor da. 2016 yılında Norveç hükümeti tarafından petrol arama şirketlerine Barents denizinin güney ve güney doğusunda, 77 dönümlük bir alanda sondaj yapabilmeleri için 3 yıllık bir lisans verilmiştir. Bu kararın hiçbir şekilde araştırılmadan ve gerçek bir keşif yapılmadan verildiği çevre örgütleri tarafından dile getirilmiştir. Sizlere de tanıdık geliyor mu yahu bu tür başına buyruk alınan kararlar ve umarsızca yapılan tahribatlar? Neyse biz devam edelim. Arctic Basecamp’in kurucusu olan “Gail Whiteman”; ‘Kuzey Kutbu büyük ölçüde mevcut emisyonlar nedeniyle krizdedir. Her yeni sondaj, iklim değişikliğine büyük katkı sağlamakta ve Norveç'in önde gelen yeşil ekonomi imajıyla büyük bir çelişki içindedir’, şeklinde oldukça dikkat çekici bir açıklamayla durumun ne kadar ciddi olduğunu dile getirmiştir.

Bu dava her ne kadar tam olarak son bulmuş olmasa da Norveç Yüksek Mahkemesi emsal bir karar vererek mahkemenin çevrenin korunmasından yana oldu ve açılan davanın bütün masraflarını hükümetin ödemesine karar verdi. Fakat hükümetin ekonomik atılımlar konusunda ne gibi hakları olduğu konusu ve Norveç insanlarının refahını göz önüne alarak bu sondaj çalışmalarının nasıl izleneceğine dair bir karar verilmedi. Bu konu zaten öyle hemen sonuca varacak bir konu değil. Fakat şurası da kesinki çevre örgütleri davanın ilk aşamasını kazandı! Buna tam anlamıyla bir zafer diyemesek de küçük bir zafer elde ettikleri de yadsınamaz bir gerçektir. Norveç gibi özgürlüklerin önemli olduğu bir ülkede eğer yok edici ve sorumsuzca kararlar alırsanız hukuk karşısında herkes gibi eşit şartlarda hesap verirsiniz. Norveç gibi doğanın lütfu bir ülkeyi bu tür çevre karşıtı bir duruş ile karşı karşıya getiren hükümetin bundan sonra nasıl bir politika izleyeceğini şahsen ben merakla takip edeceğim. Zira Norveç birçok insanın "Nirvana" ülkesi olarak görülmektedir. Bu tür para hırsına kapılıp alınan politik kararlar dünya basınında işte böylesine yankılanır. Çünkü yok edilen şeyler yerine geri gelmez. Norveç Yüksek Mahkemesi de işte bunun çok iyi derecede farkında. Peki ya bizim ülkemizin mahkemeleri..?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Görevimiz Yıkım!

Vahşi Müzik: Arabesk

Antik ve Modern Kurban Törenleri