Birçok ticaret yerleri gibi kitapçılar da artık sadece içinde vakit geçirilen ve gezilen yerler oldular. Özellikle son birkaç yıldır gözlemlediğim kadarıyla bu sektörde olan büyük kitap satıcıları adeta saatlerce dolaşılan mekanlar konumuna evrildiler. Öyle ki buraya gelen büyük bir kesim sadece kitaplara fiziki olarak dokunmak ve incelemek için geliyorlar. Yine bu kesim dokundukları ve inceledikleri kitapları almadan mağazayı terk ediyorlar. Bunun elbette satıcı için tek bir nedeni var; dükkânda satılan kitapların internet ortamında satılanlardan daha pahalı olmasıdır. Bunu yapan kitap okurlarından biri de benim. Özellikle kitapçıların bu denli fahiş fiyatlarla satış yapmasına bir türlü anlam veremediğim için ben de haliyle internetten satın alma sistemine yöneldim. Bu duruma satıcı ve müşteri penceresinden bakacağım. Öyle çok uzun bir yazı olmayacak. Fakat bu konuda bir şeyler yazmayı epeydir düşünüyordum. Orada burada insanlara fikirlerimi söylediğim zaman caka satıyormuşum gibi oluyor. Fakat burası tek sesli bir ortam. Ben sesimi çıkarıyorum ve sizler de bu sesten çıkanları okuyorsunuz. Eh insanlar yorum yazmaya da üşendiği için sitem için seçmiş olduğum egoist isim de cuk oturmuş oluyor. Konuyu dağıtmadan şu duruma birlikte madde madde bakalım isterseniz.
- Kitap satış sektörü zincir kitap mağazaları tarafından domine ediliyor:
Evet, bu bence en önemli madde olduğu için listenin başına eklemeye gerek gördüm. Bundan yıllar önce kitap almak istediğimiz zaman bu tür zincir mağazalar yerine çarşıda dolaştığımızda karşımıza çıkan kırtasiyelere girer ve küçük bir bölümde sergilenen romanlara ve türevlerine bakardık. Orada alacağımız kitaplar hakkında genelde pek fikrimiz olmazdı. Satıcıya ne tür bir kitap okumak istediğimizi söylerdik ve gerisi artık satıcının zevkine kalmış! Gerçekten de durum tam anlamıyla böyleydi. Eh, fikrimiz yoktu ki pek fazla kitap türleriyle alakalı. Ortaokul ve lise yıllarında edebiyat derslerinde bize öğretilen ve zorla okumamızı istedikleri Türk ve Dünya klasikleri haricinde pek de geniş bir okuma yelpazesine sahip değildik. Yine eğitim sistemimizin mükemmelliği burada devreye giriyor aslında. Okumak istediğimiz kitabı özgürce seçemiyor oluşumuz ve eğitim sisteminde okunması gereken kitaplar olarak belirlenen kitaplara mecbur kılınışımız aslında benim jenerasyonumu (90 ve sonrası) kitaplardan soğutmak için oldukça etkili bir olguydu. 14-15 yaşında bir çocuğa eğitim sistemi “
Recaizade Mahmud Ekrem”in “
Araba Sevdası” kitabını okuması için vermesi sizce ne kadar doğru? Burada kitabın kötü bir kitap olduğunu asla söylemiyorum. Burada, o yaştaki bir çocuğun çok daha renkli ve hayal dünyasını genişletecek şeyler okuması gerekirken bilmem kaç yıl önce yazılmış ve o dönemi anlatan bir kitap okuması pek akıl karı gelmiyor bana. İşte bizler bu tür kitapları almak için kırtasiyelerde geziyorduk. Kırtasiyelerin bir diğer çekici tarafı, belki de kitaplardan daha çok cezbedici tarafı, adı üstünde kırtasiye malzemeleri ile kalbimizi çeliyor olmasıydı. İşte bugün büyük zincir mağazalara girdiğiniz zaman sadece kitap bölümleri görmezsiniz. Rengarenk kırtasiye malzemeleri, elektronik eşyalar ve hediyelik eşyalar da görürsünüz. Bu da haliyle yediden yetmişe oldukça büyük bir müşteri kitlesini kendisine çekmekle olumlu bir şekilde sonuçlanıyor mağaza için. Bu tür zincir firmalar hayatlarına önemli caddelerde ve sokaklarda başladıktan sonra artık her alışveriş merkezinde kendilerine genişçe dükkanlar bulmaya başladılar. Bu da haliyle insanlara daha çok ulaşmalarını sağladı. Her ne kadar çok fazla kitap satışı gerçekleştiremiyorlar olsalar da (mağaza içinde) küçük kitap ve kırtasiye satış işletmelerini bertaraf etmeyi başaracak miktarda satış yaptıkları da su götürmez bir gerçek. Bugün hangimiz artık kitap incelemek veya satın almak için kırtasiyelere veya butik kitapçılara gidiyoruz. Gitsek bile kaçımız oralardan bir kitap alıp çıkıyoruz. Neredeyse son 10 yılda zincir kitap mağazaları ortalığı tarumar etmiş oldular ve küçük kitap satış noktaları hızlı bir şekilde yok oldular. Kalanlar ise köklü kitap dükkanlarından ibaret. Bu da ister istemez insanların bu zincir mağazaları girmesinin ve oralarda vakit geçirmesinin önünü açıyor. Özellikle internetten alışverişe mesafeli kesimin kitap alma noktaları buralar oldu artık. Bu da haliyle satıcı açısından hanelerine artı 1 puan olarak giriyor.
2. Mağaza fiyatları ile internet fiyatları arasındaki uçurum:
Her yer bu zincir kitap mağazaları ile doldu. Özellikle ülkemizin bir AVM aşığı topluluktan oluştuğunu düşünürsek ve her AVM’de en az iki büyük zincir kitap mağazası olduğunu hesaba katarsak bu mağazaların ne kadar büyük bütçelere sahip olduğunu üç aşağı beş yukarı hesap edebiliriz. Kendimden örnek vererek bu maddeyi biraz açmak istiyorum. Benim gibi kitapları fiziksel olarak okuyan insanlar öyle ya da böyle bu tür zincir mağazaları giriyor ve belki de saatlerini geçiriyorlar. Çünkü bu zincir mağazalarının bana göre en önemli fonksiyonelliği kitapları türlere ve hatta yayınevlerine göre sınıflandırıp sergilemeleridir. Bu yüzden bu mağazalara girdiğim zaman bakmak istediğim türlere çok rahat ulaşıyor ve okumadığım birçok kitabı keşfedebiliyorum. Kitapları inceliyor ve gerekli notları alıyorum. Fakat ben o mağazalardan herhangi birine girerken herhangi bir kitap alışverişi yapacağım düşüncesi ile girmiyorum. Evet, belki birkaç yıl öncesine kadar bunu yapıyordum. Fakat artık öyle bir düşünce asla aklımda yok. Çünkü kitap fiyatlarının ülkemizdeki artış oranına bizzat şahit olmuş biri olarak mağazalardaki kitap fiyatlarının haksız kazanç olduklarını göğsümü gere gere söyleyebilirim. Mağaza işletenler açısından durumu ele aldığımda kira bedelleri, personel giderleri, enerji giderleri gibi giderlerinden dolayı kitapları elbette internet fiyatı ile aynı fiyatta satamamasını anlıyorum. Fakat aynı fiyatta satamıyor olmak demek aradaki makasın 10-15 liralara ve daha üstüne kadar çıkması demek olmuyor. Burada kesinlikle kâr payının yüksek seviyede tutulmasının bir sonucu var. Özellikle devletin 2 yıl önce (yanılmıyorsam) kitaplardan KDV’yi kaldırması ile kitap fiyatlarının birkaç lira düşmesi bekleniyordu. En azından ben bekliyordum mantıken. Fakat hiç de öyle olmadı. Çıkan her kitap daha pahalıya satılmaya başlandı. Yayınevlerinin sitesine girdiğiniz zaman tavsiye edilen satış fiyatı 15 lira olan bir kitap mağazada 20 liraya satılıyor. Fakat şunu unutmayın ki bu zincir mağazalar kitapları yayınevinden alırken 15 liradan almıyor. Yüksek adette kitap siparişleri geçtikleri için çok daha ucuza alıyorlar. Bu da demek oluyor ki aslında bizler 5 liralık bir kar değil daha fazlasının yansımasını görüyoruz etikette. Bazı yayınevleri de müşteriye iyi görünmek için kitabın arkasına kalıcı bir baskı ile fiyatı basarlar. Kitabın arkasında kalıcı bir fiyat baskısı olunca bizler de mağazadan alırken haliyle kitabın gerçek fiyatının o olduğunu düşünüyoruz. 40 liralık bir fiyat etiketine sahip bir kitabı sizce mağaza 35-38 liraya mı satın alıyor? Elbette hayır. Bu da demek oluyor ki mağaza her türlü yine abuk bir fiyat ile kitabı müşterilere sunuyor. Hal böyle olunca da benim gibi bu durumdan rahatsız olanlar ve sitemkâr olanlar internet alışverişine yöneliyorlar. Mağazada 40 liraya “orijinal” fiyatlı olarak satılan kitap internet satış kanallarında ve hatta zincir mağazaların kendi sitelerinde bile 30 liraya kadar alınabiliyorlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu atasözünün tam karşılığı bir olay değil mi bu? Bundan dolayı zincir mağazalar benim ve benim gibi düşünen birçok insan için artık birer kitap inceleme noktalarına dönüşmüş durumdalar. Kitapları incelerken fiyatlarını internetteki fiyatları ile karşılaştırıp acı acı gülüyorum. Bu ülkede her şey fırsatçılığa dönüşüyor. Kitaplar bizler için birer temiz yoldaştır ve bu tür gözü doymazlıklarla onları kirletiyorlar. Yazık.
Sadece iki maddede aslında kitap alma aktivitemizin ne boyutlara ulaştığını sizler de görüyorsunuz. Zincir mağazaların bir AVM toplumu olan bizlere çok hızlı bir şekilde ulaşması ve internet alışveriş yapmayan kesime kitapları oldukça fahiş fiyatlarla satıyor olması bana göre bu tür mağazaların ayakta kalmasını sağlayan en önemli faktörlerden birisidir. Öte yandan bu mağazalar sadece kitap satmıyorlar. Yukarıda da dediğim gibi içerisi adeta karnaval yeri gibi görünüyor. Rengarenk ürünler özellikle de her yaştan insanı kendisine çekebiliyor. Tuhaftır ki insanlar o tür ürünleri alırken (internette alışveriş yapanlar dahil) fiyatlar konusunda pek de şikayetçi olmuyorlar. İşte bu da göze güzel görünen ve çekici görünen ürünlerin ne denli etkili olduğunu bir kez daha gösteriyor. Zincir mağazaların var olması kitap severler açısından sadece fiyat politikaları ile birer hayal kırıklığı oluyor. Öte yandan kitaplara fiziksel bir şekilde dokunuyor olmak ve incelemek elbette güzel bir etkinliktir. Fakat bu durum da tersine dönmek üzere. Belki online olarak kitaplara dokunamıyoruz ama online kitap mağazalarında artık kitaplar hakkında çok iyi bilgiler alıyor ve kategorilerin çok daha geniş yelpazelere ayrıldığını görebiliyoruz. Ne olursa olsun olay dönüp dolaşıp fiyat politikasına geliyor. Özellikle bizim ülkemizde kitaplara ulaşmak artık zor bir hale gelmiş durumda. Bir üniversite öğrencisinin bir kitapçıya gidip beğendiği bir kitabı alması demek cebinden 60 liralara varan ve hatta geçen bir paranın çıkması demek oluyor. O yüzden artık internetten kitap almak özellikle çok kitap okuyan ve evinde bir kütüphanesi olması için emek harcayan insanlar için büyük bir avantaj sunuyor. Zaten böyle olmasaydı bu zincir mağazalarda sitelerinde mağazalarındaki kitap fiyatlarından daha ucuza kitap satmazlardı. Dijital dönüşüm her yerde. Kitap alma alışkanlıklarımız ve bu tür zincir mağazalara bakış açılarımız da artık eskisi gibi değil. Butik kitap evleri belki farklı tasarımları ve nispeten daha samimi ortamları ile bugün kitap severlerin uğradıkları mekanlar olsa da oralardaki kitap satışlarının da tatminkar olmadığı aşikardır. Bugün herhangi bir kitapevi eğer internet ortamında bulunmuyorsa gerçekten işleri çok zor. Zira okumak bu ülkede pahalı bir etkinlik ve okuyuculara uygun fiyat sunanlar her zaman kazanacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder