Akıllı Asistanların Kuklaları
Akıllı telefonlar hayatımıza dahil olmadan önce bilgisayarlar ile oldukça içli dışlıydık. Hala bilgisayarlar tahtını kaybetmiş değil elbette. Fakat artık birçok gündelik işlerimizi cebimizdeki akıllı telefonlarla gerçekleştirebiliyoruz. Zaten bu telefonların başında “akıllı” kelimesi boşuna yer almıyor. Fakat internetin günümüzdeki oldukça iyileşmiş halinden 15 yıl öncesine gidelim. Evlerimizde genellikle masaüstü bilgisayarlar vardı. Çünkü mobil olan laptoplara ulaşmak hala bir lüks işi görülüyor ve bilgisayar toplama işi daha makul fiyatlarda gerçekleşiyordu. Bu yazıyı okuyanların yaş ortalamasını bilmediğim ve tahmin de edemeyeceğim için kendi hayatımdan örnek vererek devam edeceğim. İlk bilgisayarım ben liseye başladığım zaman alınmıştı. Bu da 2005 yılına tekabül ediyor. Yani tam 15 yıl öncesine denk geliyor. Oldukça güzel bir bilgisayar almıştı babam bana. Gayet güzel görünen ve dönemin oldukça iyi özelliklerine sahip bir bilgisayardı. Bilgisayarın başına oturduğum zamanki o mutluluğumu tarif edemem size. Belki bugün o bilgisayar aynı haliyle gelse ve onun güç tuşuna bassam yine aynı şekilde heyecanlanırdım muhtemelen. Çünkü ilk bilgisayarımdı o benim. Windows XP işletim sistemine sahipti. Okulda, bilgisayar derslerinde kullandığımız hantal bilgisayarların hepsi Windows 98 kullanıyordu o dönemler. Hayal edebiliyor musunuz? Hani kullandığımız farelerin içinde ağır bilyeler olurdu. O dönemleri yaşayanlar çok iyi bilirler. Bilgisayarım vardı ama bilgisayarı esas olarak bilgisayar yapan şey olan internet ilk başlarda yoktu. Çünkü o dönemlerde internet abonesi olmak öylesine teferruatlı bir işti ki gerçekten insanı canından bezdirecek prosedürleri vardı. Bir kefil istemedikleri kalıyorlardı insanlardan. Her neyse babam bütün her şeyi yerine getirmiş ve evimize 4gb kotalı (bakın 40 değil, 4gb) kablolu bir ADSL bağlantısı satın almıştı. Telefon üzerinden geliyordu internet. Evde tek telefon bağlantısı varsa internet kullandığınız zaman ev telefonu çalmıyordu. O yüzden ikinci bir hattınız daha olması gerekiyordu. Fakat biz onu yapmadık. Zaten interneti kullanma saatlerimiz vardı. Öyle şimdiki gibi 7/24 “online” olma gibi bir lüksün yoktu. Kotamız 4gb idi fakat o zamanlarda internette zaten doğru düzgün kota harcayan şeyler de yoktu. Fakat ben buluyordum. Korsan şarkılar indirmeler, oyunlar indirmeler, Windows XP’ye bambaşka görünüme sokan yazılımlar indirmeler falan derken interneti oldukça yoğun kullanıyordum. Bu elbette sadece kotaya zarar değil aynı zamanda bilgisayarıma da zararlar getiriyordu ve ben bundan uzunca bir süre habersiz kalmıştım. Virüs tarayıcı programlar vardı elbette piyasada fakat ben ücretsiz olanları indirip kullanıyordum. Onlar da haliyle göstermelik çalışıyorlardı. Ya her şeye virüs diyorlardı ya da hiçbir şey demiyorlardı. Bir de bilgisayarı ölümüne yavaşlattığı için silmiştim. Öyle olunca da indirdiğim dosyalardan bilgisayarıma bulaşan virüslerin haddi hesabı yoktu. Neredeyse 3 ayda bir format atıyordum bilgisayarıma. Benim için adeta bir baş ağrısına dönüşmüştü bu durum. Bilgisayarımı sürekli virüslerden temizlemeye çalışıyordum. Fakat kullandığım yazıcıdan, mikrofona kadar hepsi virüsten devre dışı kalıyor ve iyice sinirlerim bozuluyordu. Ne bir şeyler indirmekten vazgeçiyor ne de bir türlü durumu toparlayabiliyordum haliyle. Bu durum sadece benim için değil o zamanlar birçok insan için geçerliydi. Sanki sürekli birileri bize saldırmak için pusuda bekliyordu. Her dosya neredeyse virüslü bir şekilde bilgisayarımızda var oluyordu. Sanki takip ediliyorduk ve yaptıklarımız başkaları tarafından görülüyor gibiydi. Nitekim o dönem böyle şeylerin ortaya çıktığı haberleri de çıkmıştı. Klavyeden yazdığımız her şeyi anlayabilen virüslerin var olduğu söylendiğinde zaten artık bilgisayar bir anda evdeki eğlence ve bilgi aracı olmaktan çıkmış, açıldığında insanı ürküten bir cihaza dönüşmüştü. Günümüzde elbette güvenlik artık en önce gelen şey olduğu için gerek işletim sistemleri gerekse de internet siteleri artık oldukça güven vermektedir. Elbette bu güven yüzde yüz olamaz ama bundan 15 yıl önceki gibi rezalet bir durum da yok ortada. Şimdi ceplerimizdeki akıllı cihazlarımız bizler için aslında birer tehdit unsuruna dönmüş durumdalar ve sadece akıllı telefonlar değil evlerimizi donattığımız ve başında akıllı, dijital olan her şey artık yaşamımızın gizliğini hiçe saymak için pusuda bekleyen canavarları dönüşmüş durumdadır. Felaket senaryosu gibi mi geliyor size? Biraz daha devam edeyim o zaman.
Resim Kaynağı: https://osboncapital.com/new-technology-for-estates/ |
Akıllı telefonlar yaygınlaşmaya başladığı ilk zamanlar insanların ellerinde hemencecik var olmadılar. Zira diğer tuşlu cep bilgisayarları veya tuşlu “akıllı” telefonlar piyasada herkesin elindeydi. Tuşlu kullanımdan dokunmatik kullanıma geçmek insanlar için gereksiz ve saçmalık olarak görülüyordu. Özellikle dönemin en lüks ve niş markası olan “Blackberry” de telefonlarında barındırdığı tam klavye deneyimi ile insanların kalbini kazanmıştı. Hatta bunu uzunca bir süre silah olarak da kullanmış ve dokunmatik telefonların işlevsiz birer meta olduğunu falan tüketicilere empoze etmişti. Yazık işte, ileriyi göremeyiş bu olsa gerek. Blackberry elbette o zamanın gelişmiş telefonlarını üretiyordu ve bir diğer önemli özelliği de oldukça güvenli olarak kendini ön plana çıkarıyordu. Gerçekten de iş adamlarının ilk tercihleri olan bu markanın en önemli tercih nedeni gerek kablosuz interneti iyi bir şekilde cihazlarında kullanıcılara sunuyor olması gerekse de kendi içindeki uygulama ve servislerle güvenlik adına da rüştünü ispatlamış olmasıydı. Fakat Blackberry’nin bu konudaki tahtı çok kısa sürede yıkıldı ve işlevsiz olarak tanımladığı dokunmatik telefonlar bir anda yükselişe geçti. Bu dokunmatik telefonların esas işlevsel hali hepimizin bildiği üzere iPhone’lar ile oldu. Sonrasında gelen firmalar taklitçi olmaktan öteye gidemedi. Günümüzde de hala iPhone, telefon sektöründe ne olacağını belirleyen firma konumunu korumaktadır. Zaman geçti akıllı telefonlar çeşitlendi, işletim sistemleri gelişti ve ortaya akıllı telefonların evrim haritası çıkmış oldu. Belki de bizler şu anda bu evrim haritasının henüz ikinci veya üçüncü basamağını görüyoruz. Fakat bu basamak bile başlı başına görkemli şeyler sunuyor bize. Telefonlardaki internet çekim hızları aldı başını gitti ve süpersonik hızlarla internette geziniyor ve istediğimiz birçok şeyi çok kısa sürelerde yapıyoruz. Daha ne kadar akıllanabilir bu telefonlar dediğimiz her an bir sürü özellikleri bizlere sunuyor firmalar. Bana sorarsanız bu özelliklerden biri var ki sadece akıllı telefonları değil birçok teknolojik cihazı doğrudan etkilemektedir.
Akıllanan cihazların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bunlar artık portatif cihazlardan evimizdeki beyaz eşyalara kadar yayılmış durumdadır. Uzaktan yönetilen fırınlar, klimalar falan derken artık beyaz eşyalar da akıllanmıştır. Eşyaların birbirleri ile konuşması diye bir fenomen bile vardır artık günümüzde. Akıllı ampullerden akıllı elektrik süpürgelerine kadar birçok eşyamız akıllı asistanlar tarafından yönetilmeye başlamıştır. Artık bu aletler sadece bizim telefonlardan verdiğimiz direktiflerle değil aynı zamanda son 5-6 yılın belki de en önemli buluşu olan “dijital veya akıllı asistanlar” tarafından yönetilmeye başlamıştır. İlk olarak telefonlarımızda sıkça kullanmaya başladığımız bu dijital asistanların yapabildikleri şeyler oldukça sınırlıydı. Bizlere hava durumu, trafik yoğunluğu hakkında bilgiler verirler ve bizim için toplantı saatlerini hatırlatır veya çalar saati kurarlardı. Fakat bu durum elbette işin sadece başlangıç ayağıydı. Çünkü “makine öğrenme” dedikleri bir sistem geliştirmişti teknoloji devleri. Bu da işleri bir anda bambaşka noktaya taşımaya yetmişti. Çünkü cep telefonlarımızdaki dijital asistanlarımız biz devre dışı bırakmadığımız sürece bizi dinliyorlar ve izliyorlardı. Telefon kullanımlarımızdan tutun da uygulamalarda neler beğendiğimize ve neler sevdiğimize kadar her şeyi öğreniyorlardı. Adeta bir casus gibi hareket ediyorlardı. Her ne kadar firmalar bu akıllı asistanların dinlediklerinin oldukça gizli bir şekilde sakladıklarını söylüyor olsalar da bu elbette sadece lafta kalmıştır. Düşünsenize sizin her adımınızı hafızasına kaydeden ve bir sonraki adımınızın ne olacağı hakkında neredeyse kusursuz bir çıkarım yapabilen bir dijital casusla birlikte geziyor dolaşıyorsunuz. Şöyle düşünelim; iş yerinde saat öğlen 12’yi göstermektedir ve sizin yemek saatiniz gelmiştir. Ne yiyeceğinizi düşünmektesiniz ve arkadaşlarınızla bu konu üzerine konuşuyorsunuz. Daha sonra internette birkaç restorana bakmak istiyorsunuz. Karşınıza çıkan restoranların çoğu sizlerin üzerine konuştuğunuz yiyecekleri menüsünde barındıran restoranlar oluyor. Sizler bir anda kuklaya dönüşüyorsunuz. Çünkü konuştuğunuz yemekler dışında başka bir yemek göstermiyor tarayıcınız size veya farklı yemekler tarayıcı sayfasının oldukça aşağısında kalıyor. Sizler de zaten üzerine konuştuğunuz yemekler hakkındaki restoranlardan birine gidiyorsunuz. Bu seçtiğiniz restoran elbette iş yerinize en yakın olanı oluyor. Zira öğle aranızı yollarda heder etmek istemezsiniz. Şimdi gideceğiniz restoranı ve yiyeceğiniz yemeği siz mi seçmiş oldunuz? Daha bitmedi! Restorana girdiniz ve yemeğinizi sipariş verdiniz. Arkadaşlarınızla sohbet ederken telefonlarınızı masanın üzerine koydunuz. Sizler koyu sohbetler ederken o telefonlar boş mu duruyor sanıyorsunuz. Siri’sinden Google Asistant’ına kadar bütün dijital asistanlar da birer dinleyici olarak sizin sohbetlerinize dahil olmuş durumdadır. Bir saat boyunca konuştunuz ve tartıştınız. Şimdi iş yerine dönme vakti! İş yerinize döndünüz ve iş çıkışında arkadaşlardan birisi sizleri evine davet etti. Sizler de kabul ettiniz. Davet eden arkadaşımızın adı “Jake” olsun. Jake eve geldiğinde kapısı otomatik olarak açıldı. Çünkü bu arkadaşın evi “akıllı ev” denilen konsepte göre düzenlenmiş. Evinde bu defa farklı bir dijital veya akıllı asistan var. Onun adı da “Alexa” olsun. Alexa, Amazon firmasının çıkarmış olduğu, evlerde kullanılmak üzere var olan bir akıllı asistandır. Hatta bu akıllı asistanlar arasında belki de en gelişmiş olanıdır. Her ne kadar ülkemizde olmasa da diğer birçok ülkede yaygınca kullanılmaktadır.
Resim Kaynağı: https://medium.com/voice-tech-podcast/voice-the-rise-of-the-third-platform-and-why-it-matters-db4399b787f8 |
Hey Alexa deyip içeri girdi Jake. Alexa da Jake’e selam verdi ve gününün nasıl geçtiğini sordu ve o da bir arkadaşıymış gibi kısa bir özet geçti bu konuşan kutuya. Eve arkadaşlarının geleceğini söyledi ve Jake duşa girene kadar ortalığın temizlenmesini ve bir bardak kahve hazırlanmasını istedi. Burada sizi şaşırtan bir şey mi var? Fakat bunların hepsi gerçekte yaşanıyor. Akıllı elektrik süpürgesine ve akıllı kahve makinesine talimatları veren Alexa işlerin de yakın takipçisi oluyor. Jake, duştan çıktığında mis gibi kahve kokusu burnuna geliyor. Evin de temizlenmiş olduğunu görüyor. Alexa’ya arkadaşlarının fotoğraflarını tanıtıyor ve onlar geldiğinde kapının otomatik olarak açılmasını söylüyor. Daha sonra telefonunda arkadaşları ile izlemesi için birkaç dizi veya film araştırmak istiyor. Hoop karşısına daha bu öğlen bahsettikleri yönetmenin filmleri ve bahsettikleri türdeki diziler karşısına çıkıyor. Siri zaten onun için her şeyi organize etmiş. Başka bir tarafa bakmasına gerek yok veya farklı şeyler araştırmasına gerek yok. Öyle ya akıllı bir asistan varken insan neden işleri zorlaştırsın ki.
Yukarıda bahsettiğim şeyler sizin için gayet güzel ve çekici geldi muhtemelen. Kimin için gelmez ki? Adeta evinizde bir hizmetçiniz ve cebinizde bir asistanınız var gibi değil mi? Sadece sözlü direktiflerinize göre hareket ediyorlar ve sizin sözünüzden çıkmıyorlar! Gerçekten de bu böyle mi? Acaba bizler mi onların birer hizmetçisi durumuna düştük? Hiç işin bu tarafından baktınız mı? Her adımınızı izleyen ve dinleyen bu akıllı asistanların sadece sizlere yardımcı olmak için var olduğunu düşünmek biraz optimistik değil mi? Evet, gelecek bu yöne doğru hızla kayıyor. Fakat ta yazının ilk başında söylediğim sadece virüslerle uğraşmaktan geldiğimiz noktadan bu defa hayatımızın içine sızabilecek ve bizi mahvedebilecek milyarlarca casusun olduğu bir noktaya geldik. Her şeyimiz dinleniyor ve her adımımız takip ediliyor. Başına “akıllı” gelen her şeyin insanlık yararına olduğu söyleniyor. Akıllı saatler, akıllı bileklikler, akıllı asistanlar gibi şeyler elbette pratikte bazı işlevsellikleri bizlere sunuyorlar. Fakat 200 dolara sizler birkaç hizmet alırken, firmalar sizden çok daha değerli şeyleri alıyorlar. Sizlerin kişisel hayatlarınızı, gizliliklerinizi ve özel yaşantınızı..! Her şeyin böylesine kolay bir hale gelmesinin elbette sonuçları olacaktır. Artık bütün kişisel bilgilerimiz internet denilen sonsuz dehlizin içinde yer alıyor ve bizler bu bilgilerin sürekli dallanıp budaklanması için şimdi de akıllı asistanlara her şeyimizi emanet ediyoruz. Günümüzde bu akıllı asistanlar hackerların en önemli hedefleri haline gelmiştir. Çünkü bu asistanlar bizlerin her şeyini biliyorlar neredeyse. Kredi kartı bilgilerimizden hesaplarımızda ne kadar para olduğuna, kız arkadaşımızın vücut ölçülerinden bizlerin sevdiği yatak fantezilerine kadar her şeyi biliyorlar. Çünkü öğreniyor. Makine öğrenme denilen öğrenme metodunun bir sonu yok. O yüzden bu aygıtlar sürekli öğrenme halinde. Elbette bu makine öğrenme sadece bizlerin hayatını öğrenen ve onları belki de gün gelince aleyhimize kullanan fenomenler olmuyorlar. Bilim ve teknoloji alanında büyük ivmeler kazandıran olgular haline gelmişlerdir.
Resim Kaynağı: https://www.nytimes.com/2019/08/21/technology/personaltech/alexa-siri-google-assistant-listen.html |
Günümüzde kişisel verilerimiz artık hem devletler için hem de ticari firmalar için en önemli kaynaklar olmaktadır. Çünkü bizlerin alışkanlıklarına göre bizleri tavlayabiliyorlar. Bizlerin düşüncelerine göre sahte bilgilerle kendilerine çekebiliyorlar. Daha geçtiğimiz yıllarda ABD seçimlerinde Facebook’un kişisel verileri kullanarak seçime doğrudan etki yaptığının haberleri ile dünya sarsılmıştı. Bunlar ülkemizde olmuyor mu sizce? Elbette oluyor. Çünkü artık dürüstlük birer aptallık göstergesi olarak lanse ediliyor. Zaferde her yol mubahtır ideolojisi ile hareket ediyor artık devletler ve ticari firmalar. Bu yüzden bizler en azından engel olabildiğimiz kadarına engel olmalıyız. En azından şu dijital asistanlar bizlerin her adımını bilmemeliler diye düşünüyorum. Kişiselliğimiz birer orta malı olmamalıdır. Bireysel yaşam kamusal paydaya dönüşmemelidir. En azından benim düşüncelerim bu yönde. Bu zamana kadar telefonumda akıllı asistanı kullanarak hiçbir şey yapmadım. Peki, dinlenmiyor muyum, izlenmiyor muyum? Elbette bunların hepsi oluyor fakat en azından arka plandaki casusların en büyüklerinden biri olan akıllı asistan ile şimdilik bir samimiyetim yok.
ARAŞTIRMA KAYNAKLARI:
https://www.nytimes.com/2019/08/21/technology/personaltech/alexa-siri-google-assistant-listen.html
https://theconversation.com/the-dark-side-of-alexa-siri-and-other-personal-digital-assistants-126277
Yorumlar
Yorum Gönder