Yazamadın ki Çeviresin!

İngilizce-Türkçe, Türkçe-İngilizce, İngilizce-Almanca, Almanca-İngilizce, İngilizce-Fransızca, Fransızca-İngilizce, Türkçe-Almanca, Almanca-Türkçe, Fransızca-Türkçe, Türkçe-Fransızca, Almanca-Fransızca, Fransızca Almanca… Bu söz dizisinde sadece 4 farklı dil var. Her dilin birbirleriyle eşlenik çevirme algoritmalarını yazmaya çalıştım. Bu, elbette en basit formatlardan bir tanesi. Yani, sadece 4 dili kendi aralarında birbirlerine çevirme işlevi o kadar zor olmasa gerek. Bu, zor olmasa gerek kısmını ise bu 4 dile hakim herhangi biri için söylüyorum. Fakat bu 4 dile hakim olsanız bile, çeviri işlemi yaparken bazen orijinal metnin dilindekini tam anlamıyla çevrilmesini istediğiniz dile çeviremeyebilirsiniz. Bunun birkaç nedeni olabilir. Metin içindeki kelimelerin çok eskide kalmış olması, terimlerin çok fazla kullanılması ve sizin o terimler hakkında pek bir bilginizin olmaması veya duygu bütünlüğünü koruyamama gibi durumlar olabilir. Bu, çevirinin doğasında olan bir şeydir. Hatta günümüzde hala çevirinin dile bir ihanet olduğu konusunda tartışmalar da devam etmektedir. Özellikle edebi metinlerde birebir çevirinin duygudan yoksun bir düz yazıdan ibaret olduğu görüşü savunulmaktadır. İşin içine bu defa farklı etmenler girmektedir. Yani bir dili biliyor olmak ve o dili bütünsel bir şekilde çeviriyor olmak yetersiz olabiliyor. Özellikle roman çevirilerinde aynı zamanda çeviren kişinin yazarlık hamurunun da olması aranır. Çevireceği kitabın döneminden, akımına kadar her şeyine hakim olması istenir. Hal böyle olunca da önümüze çevrilmiş olarak gelen kitapların aslında pek de zorlu bir süreçten geçmediğini düşünürüz. Fakat tam anlamıyla böyle değildir. Elbette sürekli çeviri işi yapan kişiler bir süre sonra bu konuda uzmanlaşmış oluyorlar. Yine de her kitap bir önceki gibi olmuyor ve bir kitap çevirisi yapmadan önce çok derin araştırmalar yapılması gerekiyor.

Resim Kaynağı: https://asiaedit.com/ko/services/translation/

Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin Altay kolunda yer alan bir dildir. Bu kolda yer alan diğer diller ise Moğalca, Tunguzca, Japonca ve Korecedir. Yani günümüzde geçerliliği olan batı dillerinin hiçbiri burada yok. Bu bizim için globalleşme anlamındaki daha ilk handikap oluyor. Çünkü Hint-Avrupa dillerini anlamak ve yazmak için ekstra bir efor sarf etmemiz gerekiyor. Dilleri mantıkta oturtmak diye bir olgu vardır. Eğer bir dilin bileşenlerini ve işleyişini tam anlamıyla anlayabilirsek o dile de aynı orantıda hakim oluruz. Bu çok açıktır. Fakat gelin görün ki ülkemizde İngilizce başta olmak üzere diğer Avrupa dillerini öğrenme, anlama, konuşma ve yazma oranlarımız pek de tatmin edici seviyelerde değildir. Bunun birçok nedeni olabilir. Fakat bugün bu nedenlerden teker teker sizlere bahsetmeyeceğim ve en temel nedenin dönüp dolaşıp eğitim sistemimiz ile alakalı olduğunu ben de sizler gibi biliyorum. Burada ele alacağım olgu ise yazıya girişte ipucunu verdiğim gibi dil çevirileri olacak. Yani bizlerin dünyadaki diğer insanları anlama noktamız olan çeviri…

Bundan 15 yıl önce çeviri denildiğinde insanların büyük bir korku duyduklarını hatırlıyorum. Çünkü yabancı dil bilmek farklı bir şey, bildiğimiz o yabancı dilden dilinize veya tam tersi olarak bir çeviri yapmak çok farklı şeylerdir. O zamanlar bu işleri yapacak tek bir müracaat noktanız vardı; tercümanlar veya dil çıkışlı insanlar. Dil çıkışlı üniversite mezunları nispeten işin çok azını temsil ediyordu. Esas görev ise yeminli tercümanlarındı. Öyle ki bu mesleğe sahip insanlar büyük şirketlerde veya kendi bürolarında ciddi paralar kazanabiliyorlardı. Yurt dışından gelen bir mektubu bile okutmak için bu insanlara başvuruluyordu. Haliyle 5 dakikalık bir iş yaparak bile gayet iyi paralar kazanabiliyorlardı. Üniversitedeki tercümanlık bölümleri bile öylesine yüksek puana sahiptiler ki girmek için kendinizi parçalamanız gerekiyordu. Girdiğinizde de çok ciddi ve ağır eğitimler görüyordunuz. Türkiye, yabancı dil konusunda da çeşitli dönemler yaşamıştır. Fransızcanın tüm dünyada geçerli olduğu zamanlarda Türkiye de mecburen bu dili birinci yabancı dil olarak eğitim sistemine dahil etmişti. Fakat Fransızcanın ömrü pek uzun olmamıştır. Hatta bir ara birinci yabancı dil konusunda Almancaya (Almanya’ya göç eden Türklerden dolayı) bile yerini kaptırmıştır. Fakat en nihayetinde tüm dünyayı etkisi altına alan İngilizce, ülkemizde de Fransızcanın yerini almış ve epey bir süredir de liderlik koltuğunda oturmaya devam etmektedir. Bu yüzden de tercümanlık bölümlerinin çoğu İngilizce üzerinedir. Her ne kadar Çincenin de yükselişini görüyor olsak da yine de gerek modern alfabeler gerekse de kolay öğrenebilirlik bakımından İngilizcenin bir hayli gerisindedir. Yukarıda fark ettiyseniz tercümanlar için hep geçmiş zaman kipi kullandım. Eskiden muazzam ihtiyaç duyulan bu insanlar artık olmasa da olur konumuna gelmişlerdir. Özellikle şirketler, turizm acenteleri, devlet kurumlarının birçoğu tercümanlar yerine yabancı dili mecbur bilmesi gerektiğini şart koştukları diğer meslek gruplarını işe alıyorlar. Yani herhangi bir iş başvurusunda yabancı dil veya dillerinizi sordukları zaman aslında o iş yeri sizin üzerinizden de bir tasarruf yapmış oluyor. Tabi kitap çevirisi yapanlar için bu söylediğim geçersizdir.

Resim Kaynağı: http://spctranslations.com/5-signs-that-a-translator-is-referral-material/

Çeviri dediğimiz zaman artık aklımıza bir meslek grubu gelmiyor. Onun yerine bir internet sitesi veya bir uygulama geliyor. Herhalde bu konuda hepimiz hem fikirizdir diye düşünüyorum. Özellikle internetin birçoğumuzun hayatında giderek yer etmesinden dolayı kullandığımız internet siteleri daha fazlalaşıyor. Özellikle akademik bir kariyer yapıyorsanız internet denilen dünyayı mecburen İngilizce olarak kullanmak zorunda kalıyorsunuz. İngilizce olarak kullanmak zorunda kalıyorsunuz dediğim şey tarayıcınız (Chrome, Edge, Mozilla, Safari vb.) değil tabi ki. Araştırma yapacağınız birçok internet sitesinin dili İngilizcedir. Bundan dolayı da İngilizce biliyor olmanız gerekiyor. Akademik çalışmalar yapan bir kişi zaten İngilizceye de orta halli veya çok iyi bir şekilde hakimdir. Fakat bu internet sitelerinden sadece akademik kariyer yapan kişiler mi yararlanıyor? Elbette hayır. Birçok faydalı internet sitesinin dili İngilizce olunca insanlar bu defa bu internet sitelerini anlamak için ya online sözlüklere ya da metin çeviricilere baş vuruyorlar. Metin çevirici dediğimizde de akla gelen tek bir sağlayıcı var; Google Translate.

Resim Kaynağı: https://translate.google.com/intl/en/about/contribute/

Google, 2006 yılında temelleri atılan Google Translate'i yukarıda saydığım eksikliklere ve ulaşılamazlıklara çare olmak için geliştirmiş ve insanlara sunmuştur. Google Translate’in bir anda on milyonlarca insan tarafından kullanılmaya başlanmasındaki en büyük etmen hiç şüphesiz “Google” ismidir. Çünkü tüm dünyada arama motoru denince akla gelen neredeyse tek şirket olan Google, insanlar üzerinde olumlu izlenimler bırakmıştır. Sadece arama motoruyla da değil, geliştirdikleri hemen hemen her uygulama veya site büyük beğeniler kazanmıştır. Bugün milyarlarca kişi mail istemcisi olarak Google’u tercih ediyor. En büyük video içerik platformu olan YouTube yine Google tarafından insanlarla buluşturuluyor. Hal böyle olunca Google Translate’in de oldukça iyi bir girişim olduğu ve birçok insanı büyük bir dertten kurtaracağı düşünülüyordu. Fakat Google Translate  çıktığında dünyadaki çoğu dili bünyesinde barındırmıyordu. Bu dil eklemeleri zamanla gerçekleşmişti. İnsanlar bunu normal olarak karşılasalar da ortada kabul edilmeyecek bir durum vardı. O da farklı dil ailelerinden yapılan çevirilerin oldukça vasat bir şekilde çevrilmesiydi. Yani İngilizceden Fransızcaya çeviri yaparken hata oranınız %15 ise, İngilizceden Türkçeye çeviri yapmaya kalktığınızda (ya da tam tersi) hata oranınız birden %80’lere kadar çıkabiliyordu. Hal böyle olunca da ülkemiz insanlarının ücretsiz bir şekilde iyi çeviriler yapma hayalleri de suya düşmüş oldu.

Resim Kaynağı: https://tr.wikipedia.org/wiki/Google_%C3%87eviri

Google Translate sürekli gelişim halinde olan bir uygulamadır. Yani ilk çıkan Google Translate ile çıkışının üzerinden 5 ay geçmiş Google Translate arasında bile ciddi farklar olmuştur. Fakat dil ailesi problemleri uzunca bir süre devam etmiştir. Geliştirilen birçok yöntem hata sayılarını düşürse de tam anlamıyla anlamlı cümleler kurabilecek kıvama gelmemiştir. Özellikle bu tür çeviri sistemlerini en çok zorlayan şeylerden birinin metaforlar olduğunu düşünürsek Google Translate’in bir dili Türkçeye veya Türkçeden bir başka dile çevirilerde yüzde yüz başarı elde etmesi çok düşük bir ihtimal olarak görünmektedir. Bu durum elbette sadece Türkçe için geçerli değildi. Dediğim gibi diğer birçok dilde de bu sorunlar yaşanmaktaydı. Google Translate, her yıl kendini toparlamaya devam etse de esas büyük sıçrama 2016 yılında olmuştur. Google Translate hem internet tarayıcılarında hem de mobil uygulama olarak tablet ve telefonlarda yoğun bir şekilde kullanıldığı için bünyesine kattığı verilerle muazzam bir kütüphaneye sahip olmuştur. 2016 yılında Google üzerinde çalıştığı yapay zeka uygulaması olan “Nöral Makine Çeviri” sistemini Google Translate’e entegre etmiştir. İşte bundan sonra işler farklı bir boyut kazanmaya başlamıştır. Çünkü bu motorla birlikte Google Translate topladığı verileri daha da genişletebiliyor ve veri toplama alanını çok daha geniş çaplı yapabiliyordu. Sürekli öğrenmeye açık olan bu yapay zeka birimi sayesinde günlük yazışmalarınız siz izin verdiğiniz takdirde yapay zeka motorunun belleğine yerleşebiliyordu. Özellikle Android işletim sistemli cep telefonu kullanan yüz milyonlarca kişi buna zaten izin vermiş oluyordu. Birçoğumuz o uzun yazıları okumayıp kabul ettiğimiz için bu da doğal bir sonuç oluyordu haliyle. Artık birçok dil çeviri konusunda öylesine düşük hatalarla çevriliyordu ki Google’ın bu hamlesi uluslararası iletişimi çok farklı bir noktaya taşımış oldu. Üstelik Google Translate’in çeviri yetenekleri sadece sizin klavyeden bir şey yazmanız ile de sınırlı değil artık. İster telefonunuzun kamerasıyla yolda gördüğünüz bir afişi dilinize çevirin, ister sesli komut ile dikte yöntemi ile çevirin, ister Word dosyalarınızı, Excel dosyalarınızı veya PDF dosyalarınızı çevirin… Google Translate bunların hepsini artık çok hızlı bir şekilde ve çok az hatayla yerine getirebiliyor. Herkesin dilinde olan ve birçoğunun ne işe yaradığını bilmeyen yapay zekanın nasıl insanlık yararına kullanıldığının en güzel örneklerinden birisi belki de budur.

Resim Kaynağı: https://www.kurzweilai.net/googles-new-multilingual-neural-machine-translation-system-can-translate-between-language-pairs-even-though-it-has-never-been-taught-to-do-so

Google Translate böylesine iyi bir şekilde geliştiyse ve günümüzde el yazısını bile anlayıp çevirecek muazzamlığa ulaştıysa, neden ülkemizde hala güvenilmeyen bir kaynak olarak adlandırılıyor? Neden birçok öğrenci ve çalışan bu uygulamayı “hep yanlış çeviriyor ya” diye adlandırıyor? İşte burada çuvaldızı kendimize batırma zamanımız gelmiş oluyor. Ülkemizde okuma ve yazma (yazma oranı derken kurallı yazma ve içerik üretme) oranı çok düşük bir seviyede. Öyle ki okuduğunu anlamayan bir toplum olarak lanse ediliyoruz. Gerçekten de öyleyiz. Kendi dilimizde yazılan bir metni anlamıyorsak, yabancı dilde yazılmış bir metni nasıl anlayabiliriz ki zaten? Okuma alışkanlığı uzunca bir süredir gelişmiyor toplumumuzda. Bunu artık kitap okuma olarak da adlandırmıyorum. Herhangi bir metni okumaya bile üşenen bir toplumda yaşıyoruz. Okuma eylemi bu insanlar için zulüm gibi görünüyor. Çok değerli zamanlarını ayırmak anlamsız geliyor. Öyle ya ne gerek var! Okumaya üşenen insan haliyle de bir şeyler yazmaz. Yazarak bir şeyler üretmek veya düşüncelerini bir yere not etmek ona göre olmaz. Hal böyle olunca da doğru düzgün yazmayı (dil bilgisi kurallarına göre) bilmiyorlar. Son 5-6 yıldır öylesine çok denk geliyorum ki bu duruma sinirlenmemek elde değil. Konuştuğu kelimenin nasıl yazıldığını bilmeyen insanlarla dolu her yer. Bu insanların hepsi öyle cahil kesim de değil. Belli bir yere gelmiş, belli bir mevkide olan insanlar da bu kavime dahil. İşte durum böyle olunca kendi dilinde doğru düzgün yazmayı bilmeyen insanlar, o muhteşem Türkçe yazılarını Google Translate’te İngilizce’ye çevirmeye kalktıklarında genellikle abuk sabuk çevirilerle karşılaşıyorlar. İşin daha da acınası yanı o çevirinin yanlış olduğunu bilmeden metni paylaşıyorlar ve sonrasında alay konusu oluyorlar. Peki, bütün bu senaryonun suçlusu kim? Tabi ki Google Translate! İşte bu yüzdendir ki ülkemizde Google Translate her zaman işlevsiz ve hata dolu bir uygulama olarak adlandırılıyor. Tüm dünyanın akademik metinlerden tutun da günlük iletişim kurma etkinliklerine kadar büyük bir zevk ile kullandığı bu uygulama bizim gibi doğru bir şekilde okuyamayan ve yazamayan insan topluluğunun fazla olduğu ülkelerde ne yazık ki suçlu konumunda düşüyor. Google Translate’i en az hatayla ve işlevsel bir şekilde kullanmak için Türkçeyi kurallı bir şekilde kullanıyor olmak gerekiyor. En azından yazmada bunu becerebiliyor olmak gerekiyor. Noktalama işaretleri, -de -da ayrımları gibi kurallara dikkat etmemiz gerekiyor. Bu şekilde bir çeviri yapmayı denediğinizde farkı çok rahat göreceksiniz zaten.

Resim Kaynağı: https://ecatholic.com/blog/translate-a-website

Dönüp dolaşıyoruz ve işi yine okumaya getiriyoruz. İnsan ne kadar az okursa o kadar kelime haznesi daralır, o kadar yazma konusunda yitikleşir. Bunu artık kabul etmemiz lazım. Bugün yapay zekanın insanlığa hizmeti birçok meslek dallarının önüne geçiyor ve birçoğu ücretsiz bir şekilde insanlığın yararına olan uygulamalar insanların hayatını kolaylaştırıyor. Bize kalan sadece okumak ve yazmak. Hani şu bizi diğer canlılardan fersah fersah öteye götüren ikili. Hani şu bizlerin birer sosyal canlı olduğunun kanıtı olan ikili..!

Kaynaklar:

Link 1: https://www.kurzweilai.net/googles-new-multilingual-neural-machine-translation-system-can-translate-between-language-pairs-even-though-it-has-never-been-taught-to-do-so

Link 2: https://en.wikipedia.org/wiki/Google_Translate

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Görevimiz Yıkım!

Vahşi Müzik: Arabesk

Antik ve Modern Kurban Törenleri