Vegan Beslenme Paradoksu

Hayatımda verdiğim en önemli kararlardan birisi hiç şüphesiz hayvanları yemeyi bırakmak oldu. Tabi ki bu kararı vermek birçok açıdan insan için zor olabiliyor. Fakat benim için bazı kritik kararları vermek için sadece o düşüncenin beynimin içinde yer etmesi yeterli oluyor. Bu kararı aldığım andan itibaren birçok kitap ve makale okudum. Okuduğum kitapların ana fikri hayvanların birer meta olmadığı görüşü ve bu görüşü oldukça sağlam kanıtlarla destekliyor olmalarıydı ve bu kitaplar benim ufkumu daha da açmaya başladı. Dünya çapındaki üniversitelerin doktora tezlerinde ve birçok uluslararası basında da yine hayvan hakları ile ilgili makaleler okuyarak bilgimi ve görgümü geliştirmiş oldum. Çünkü aldığım kararın “ben daha et yemeyeceğim” söylevinden öteye gitmesini ve bir ideoloji olarak bende var olmasını istedim. Tabi bu kararı aldığınızda sosyal hayatınızın eskisi gibi olmayacağını da yaşayarak tecrübe ediyorsunuz. Şahsen ben bunu oldukça yoğun bir şekilde tecrübe ettim. Çünkü sürekli bir ikilemde kalıyorsunuz. Arkadaşlarınıza bu aldığınız kararı geniş çerçeve ile anlatmaya kalktığınızda sıkıcı ve züppe olurken, üstün körü söylediğinizde de önemsiz bir düşünce olduğunu düşünüp “yarın bir gün normale” dönersin gibi abuk tepkilerle de karşılaşabiliyorsunuz. Bir masada oturup hep beraber yemek yeme bile soruna dönüşebiliyor. Tabi ki bu sadece hayvan yemeyen birisi için soruna dönüşüyor. Çünkü birçok lokanta ve kafe hayvan odaklı yemekleri menülerine koyarlar. Benim gibi biri de o menüden haliyle ya salata seçer ya da patates kızartması siparişi verir. Patates kızartması siparişi vermek bile zulme dönüşebiliyor. Zira o yağda patatesten önce tavuk kanatlarının kızartılma oranı çok yüksektir. Bu yüzden dışarıda yemek yeme aktiviteleriniz giderek azalıyor ve en sonunda hiç olmamaya başlıyor. Bu, benim açımdan pek bir sorun niteliği taşımadığı gibi pozitif bir katkısı olarak da dışarıdaki para harcama oranım da ciddi bir şekilde azalmış oldu. Türkiye de dünyadaki diğer ülkeler gibi hayvanları yemeklerinde tüketmeyi daha fazla tercih eden bir ülke olduğu için etrafınızda vegan veya vejetaryen kafeler bulmak haliyle çok zor oluyor. Ben, ülkenin en büyük şehirlerinden birinde yaşamama rağmen ne yazık ki bu tür yerler oldukça az. Olanların da menüleri ise gerçekten benim anlam veremediğim türdeler. İşte bu yazının çıkış noktasına geliyoruz artık.

Resim Kaynağı: https://worldin2019.economist.com/theyearofthevegan

Ben hayvan yemeyi bıraktığımda sınırlarımı çok net çizmiştim. Bir daha ağzıma et sürmeyecektim. Doğal olarak buna balıklar da giriyor. Bunu belirtmemin nedeni bazı inanılmaz zeki insanların “balık da mı yemiyorsun” gibi sorularından dolayıdır. Balığı hayvandan saymama gibi bir tutumları var. Sesi soluğu çıkmadığı için onu denizden çıkan bir meta olarak görüyorlar sanırım. Hayvanları tüketmemek zaten benim aldığım kararın ta kendisidir. Fakat hayvanları tüketmediğim gibi eti andıracak hiçbir şeyi de tüketmeyecektim. Çünkü bu benim aldığım kararla oldukça çelişen bir durum oluyordu. Lahmacun yemeyi bırakmış biri olarak vegan lahmacunun alternatif olarak bir köşede duruyor oluşuna hiçbir anlam veremiyorum. Hayvan etinden yapılan bir yemeğin replikasını yemek ne kadar mantıklı olabilir ki? İşte bu noktada tıkanıp kalıyorum ve kafamdaki düşünceler birçok vegan veya vejetaryen ile ters düşmeye başlıyor. Birçok vegan veya vejetaryen oldukça sert bir şekilde hayvan ve hayvansal ürünlerin tüketimlerine karşı koyarlar. Özellikle veganlar bunu bir aktivizm şeklinde toplumda seslerini yükselterek yayarlar. Bu tür farkındalık yaratan eylemlerin elbette ben de en büyük destekçisiyim. Fakat günün sonunda vegan döner yedikleri zaman o sağlam duruşu bir anda benim için yerle yeksan olmuş oluyor. Anlam veremiyorum. Vegan ve vejetaryen beslenmenin temelinde bitki bazlı beslenme vardır. Hayvanların hiçbir şekilde tüketim amaçlı sömürülmesini istemezler. İyi de bu mantaliteye sahip bir şekilde hareket edip, akşam yemeğinde et tüketen insanların yediği yemekleri andıran yemekler tüketmek bir paradoks değil midir? Bu noktada vegan beslenme ve yaşam tarzı ile ilgili donanımlı olan birkaç siteden yaptığım araştırmalardan birkaç kesit paylaşmak istiyorum.

"Plant Based News” adlı internet sitesi yazarı benim gibi bu konu üzerinde düşünmüş ve kısa bir yazı da düşüncelerini anlatmış. Yazarın kendisi de benim gibi bu duruma anlam veremediğini ve insanların “fake meat” yani et benzeri soya ve benzeri gıdalardan eti andıran yiyeceklerin (sosis, sucuk, burger, döner, kebap vs) yapılıp, tüketilmesini anlayamadığını söylüyor. Yani bir vegan ise neden hayvan uzuvlarını veya hayvan etinden yapılmış salam, sucuk, burger gibi yiyeceklerin soya bazlı replikalarını tüketmek normal geliyor diye soruyor yazarın kendisi de. Eğer canın hamburger yemek istiyorsa vegan olmak ile ilgili belli ki bir sıkıntı yaşıyorsun demektir. Halbuki vegan olan insanların tüketmesi için bir sürü sebzeler orada duruyor diyor. Bu yazının giriş bölümünden bir kesit. Ben biraz açarak buraya çevirdim tabi ki. Fakat orijinallerini de buraya koyuyorum. Yazar daha sonra bunun aslında bu konuda esas olayı kaçırdığını söylüyor. Yani bu düşüncesi kısmen değişmiş. Bunu da şöyle açıklıyor; veganların hayvan etine benzeyen yiyecekleri tüketmesinin birkaç sebebi olduğunu söylüyor. Birinci neden vegan insanların hayvan etine ve dokusuna ve de kanına karşı olan tutumlarından dolayı onları görmeye bile katlanamadıklarıdır. Bir diğeri ise birçok vegan hayvan yeme duygusunu ve isteğini tamamen kaybetmiş olsalar bile uzunca bir süredir hayvan eti tüketmiş olanların damaklarında o tadın hala kalmış olması ve bundan dolayı bu hayvan eti replikalarına yöneliyor olmalarıdır. En son olarak da replika etleri tüketen veganların yine de hayvanları tüketmemesinin gerçeğini değiştirmiyor oluşudur. Yazarımız (Giles Mitchell), bu defa bu görüşlerle daha doğrusu edinilmiş bilgilerle ilk başta kendi belirttiği görüşe karşılık olarak bunları sunmuştur. Fakat yazının bütününde aslında kendi görüşünü hala savunduğunu ve mantıklı argümanlar sunduğunu okuyorsunuz. Site linklerini aşağıda bulabileceksiniz.

Kaynak: https://www.plantbasednews.org/opinion/vegans-hypocrites-realistic-fake-meat

Kaynak: https://www.plantbasednews.org/opinion/vegans-hypocrites-realistic-fake-meat

Resim Kaynağı: https://www.shape.com/healthy-eating/meal-ideas/best-faux-meat-products

Şimdi, replika et tüketiminde bir sorun görmeyen bazı veganların yukarıdaki savunmalarına birkaç şey söylemekte fayda var diye düşünüyorum. Kendi fikirlerim ile bu görüşlerin karşısında olduğumu belirtmek istiyorum. İlk olarak, veganların hayvan etinin şekline ve dokusuna olan hassasiyetlerinden ötürü vegan oldukları gerçeği ile karşı karşıya kalmak beni şaşırttı açıkçası. Bu, elbette bütün veganlar için geçerli değil fakat bu nedenden dolayı bu kararı alanların da var olduğunu biliyoruz. Sırf bu nedenden dolayı vegan olma kararı alınmışsa zaten işin mantalitesi ve ideolojisi kavranmamış demektir. Hayvan tüketmemek sigara bırakmak gibi bir konu değildir. Sigarayı bırakmak isteyen bir kişi bıraktığında sigara özgürlüğüne kavuşmuş olmaz. Kişinin kendisi özgürlüğe kavuşmuş olur. Fakat hayvan yemeyi bıraktığımızda bireysel olarak iyi bir iş yaptığımız ortadadır. Hem yemediğimiz hayvan özgürlüğüne kavuşmuş olur hem kendi sağlığımız açısından biz özgürlüğe kavuşmuş oluruz. Devasa hayvancılık sektörüne belki tek başımıza bir etki edemeyiz ama bizim gibi milyonlarca insan hayvan yaşatma ideolojisi ile bu sektörü sekteye uğratabilir. Aynı zamanda hayvan eti yemediğimiz için hem su kaynaklarına hem havaya hem de toprağa zarar vermemiş oluruz. Yani bu iş sadece hayvan etinin dokusu ve kanlı olması gibi yüzeysel bir nedenin sonucu olmamalıdır. Son tahlilde yine hayvan tüketilmemiş olması belki olumlu bir faktör olsa da buradaki esas fenomenin ideoloji olduğunu unutmamak gerekiyor. Diğer bir sebep ise daha içler acısıdır bana göre. Belli bir yaşa kadar hayvan eti yiyerek yaşamış olan (-ki bu vegan olan insanların neredeyse tamamını kapsamaktadır) veganların, hayvan eti yemeyi bir daha düşünmeseler bile damaklarında bir hamburgerin veya bir sucuklu sandviçin tadının hala kalmış olması ve yer yer bu arzunun kendilerini ele geçiriyor olması çok acıklı bir durumdur. Aslında replika etlerin türemesinin nedeni bu tarzda yapıya sahip olan veganların oldukça büyük bir güruh olmasından kaynaklanmaktadır. Soya ile bu damak tadı krizinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Büyük oranda da başarılı olmuştur. Artık bir A kişisi vegan bir kafeye gidip salata veya sebze yemeği yemiyor. Onu daha çok cezbeden fast-food yiyeceklere yöneliyor. Bir sandviç söylüyor. İçinde vegan sucuk, vegan salam, vegan peynir var. Sizce de biraz trajikomik bir durum değil mi? Hayvan yemiyorum ama ona olabildiğince benzer şeyler tüketmeyi seviyorum demenin ta kendisi değil midir bu? Yine burada da öyle ya da böyle bu insanların hayvan ve hayvansal ürünler tüketmediği gerçeğini değiştirmiyor.

Resim Kaynağı: https://ordinaryvegan.net/veganfoodpyramid/

İşte bu duruma bu sebepler yüzden bir paradoks dedim. Yani yapı bakımıyla zararsız ve doğru görünüyor olsa da içi boş ve ideolojiden uzak bir tutum ile hayvanları yemiyor olmak da bana trajik geliyor. Çevremizdeki insanlara, hayvanların da tıpkı bizler gibi hissedebilen ve duyguları olan canlılar olduğunu anlatmak ve farkındalık yaratmak için ilk başta kendimizin sağlam bir bilgi ve düşünce yapısına ihtiyacımız vardır. Sırf hayvan etinin kokusu veya dokusu bizi rahatsız ediyor diye onu yemeyi bırakıyorsak bu, sonuç olarak iyi bir hareket olsa da tamamen boş bir düşünceye dayalı olduğu da bir gerçektir. Ben, hayvanları yememe kararı aldığımda sadece onları tabağımda görmeyi bırakmadım aslında. Onların hakları konusunda bilinçlenmeye başladım, onlar hakkında yazılmış objektif kitaplar okumaya başladım, global olarak farkındalık projelerine baktım, çevremdeki insanlara merak ettikleri şeyleri anlattım ve en önemlisi de türcülük yapmamanın önemini kavradım. Antropoloji olarak bizlerin ataları primatlardır ve primatlar bitki bazlı beslenme ile yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Bizler de bitki bazlı beslenerek pekâlâ yaşayabiliriz ve yaşıyoruz da. Buradaki temel unsur hayvanların haklarını savunmak ve onları birer meta olmaktan çıkarmaktır. O yüzdendir ki onların uzuvlarıyla yapılan bütün et yemeklerinin replikaları ister soyadan ister başka bitkilerden yapılmış olsun, bunları tüketmek "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" sözünün tam karşılığıdır. Çünkü bu ürünleri tüketirken peşinden koşulan şey tadın ve şeklin bir benzerini tüketmektir. Bu da vegan  beslenme algoritmasında bir sızıntıdır. Eğer hayvan eti ve hayvansal ürünler tüketmiyorsanız zaten bitkisel bazlı bir yeme içme düzeniniz var demektir. Bu düzen bu haliyle gayet güzel bence. Bizler replika etlerden uzak durup tam anlamıyla ve göğsümüzü gere gere süt kuzusunun hakkını savunabiliriz. Bu suçlayıcı bir yazı değildir. Bu, benim anlayamadığım bir olguydu ve şöyle bir araştırdığımda dünya çapında bu konu üzerinde epeyce yazılmış yazılar olduğunu gördüm. Farklı görüşler olsa da hayvanların öyle ya da böyle tüketilmiyor olması mutlu edicidir. Fakat bu davranışımızı gerekçelendirirken yüzeysel görüşler sunmak bizler açısından acınası ve trajedidir.

Resim Kaynağı: https://tr.pinterest.com/pin/465489311481632835/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Görevimiz Yıkım!

Vahşi Müzik: Arabesk

Antik ve Modern Kurban Törenleri