Kapısı Açık Kafesin Kapısı Kapandı

Bazılarımız için dünya sadece evlerimiz ve yaşadığımız şehirden ibaret olabiliyor. Hatta yaşadığımız şehrin bile her yerini keşfetmemiş oluyoruz. Fakat dünya böylesine dar sınırlarla çevrili bir yer olamaz. Attığımız adımların sınırlarını kendimiz belirliyoruz. Sağa gideceksek sağa dönüyoruz, sola gideceksek sola dönüyoruz. Keşfettiğimiz yerler arasında ayak izlerimizi bırakıyoruz. Evimizden çıkıp da sokaklarda yürümeye başladığımızda aşina olduğumuz bir dünyayı dolaşıyoruz aslında. Dünya bir gezegen ismi olarak büyük harfle yazılırken, mecazi anlamda belirttiğimiz dünya kelimesini küçük harfle başlayarak yazıyoruz. Gezegen olan dünyanın büyüklüğüne alfabetik olarak bile sığmıyor kendi dünyalarımız. İşi romantikleştirmeye pek gerek yok. Adımlarımızın değmediği yüzbinlerce kilometre karelik alanlar var. Güneşin doğuşunu birçoğumuz evlerimizin penceresinden görüyoruz. Baktığımız güneş aynı olmasına rağmen bu gezegenin birçok farklı evinde farklı koşullarda bu parlak yıldız izleniyor. Onun ışıklarına bazı evler erken, bazı evler geç kavuşuyor. Kendi mecburi sınırlarımızı terk etme gücüne sahip olmak gerçekten sanıldığı kadar kolay değil. Gerçi kolay olduğu düşünülüyor mu bilmiyorum fakat günümüzde bazı insanların maceralı yolcuklarını izlediğimizde onların yaptıklarını gıpta ediyoruz. Onların da sürekli “bir sırt çantası yeter” gibi bizleri şevke getirici söylemleri haliyle içimizi kıpır kıpır ediyor. Fakat ne zamanki o insanın konuşması bitiyor ve bizler izlediğimiz o videodan ayrılıp da kendi rutin hayatımıza dönüyoruz, içimizdeki o kıpırtı da hemencecik yok oluveriyor. Çünkü içinde bulunduğumuz şartlar bizleri sadece bir anlık heyecanlandırmaktan öteye götürmüyor. Yaşadığımız bu ülkeyi daha doğru düzgün keşfetme şansı yakalayamamış milyonlarca insan var. Dünya penceresine bakmak şöyle dursun, biz daha kendi ülkemizin sınırları içinde ayak izlerimizi bırakamadık çoğu yere. Şanslı doğanlar söz kalıbına yürekten inanıyorum. Çünkü doğduğunuz ülke aynı zamanda sizin hayata nasıl başlayacağınızı belirliyor. Eğer çok zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmediyseniz ne yazık ki hayatınızın grafik tablosunda çok fazla yükselişler göremiyorsunuz. Elbette bireysel çaba ve çalışmalarla kendimizi çok daha iyi konumlara getirebiliriz. Fakat genel çerçeveye baktığımızda da bunun çok düşük bir yüzdelik dilimde yer aldığını görmek çok da zor değil.

Resim Kaynağı: https://www.mensjournal.com/adventure/beauty-norway-seen-kayak/


Yaklaşık bir buçuk yıldan beri bu gezegendeki ülkeler ciddi bir salgın ile mücadele ediyorlar. Tanrının gökyüzünden ayrılıp para birimlerinde var olmasından beri insanların hayattaki en büyük tanrısı da ekonomi oldu. Ekonomi tanrısının insanlar üzerindeki etkisi gerçekten çok değişken. Tıpkı gökyüzündeki tanrı gibi aslında. Ekonomi tanrısı da asla eşit davranmayı sevmiyor. Dünyanın büyük bir kısmı açlık ve sefaletle boğuşurken ekonomi tanrısı oraya asla güler yüzünü göstermiyor. Bir avuç çok zengin insanın üstünde hep güneş gibi doğuyor ve onları günden güne daha da ihya ediyor. Öyle ya tanrı olmak bunu gerektirir. Bu salgın ile birlikte en azından gözle görünür bir şekilde var olan sınıflar arasındaki makas da garip bir şekilde değişmiş oldu. Zengin insanlar rahatından hiçbir şey kaybetmezken, insanlığın en büyük çalışan dişlileri olan “orta gelirli” insanları bu süreçte fakirleştikçe fakirleşti. Onlar fakirleştikçe en alt kademedeki insanlar daha da beter bir konuma geldi. Fakat orta ve alt gelir artık birleşti ve bir bütün oldu. Dünyada artık çok fakirler ve çok zenginler var. Arayı tamamlayan insanlar belki başka ülkelerde azınlıkta olsa da varlığını sürdürebiliyordur. Fakat kendi ülkemize şöyle bir dönüp baktığımızda kesinlikle arayı dolduracak gelirdeki insanların yok olup gittiğini söyleyebiliriz. Bir eviniz varsa zengin olmazsınız. Evinize iki maaş giriyorsa zengin olmazsınız. Bu ülkedeki zenginlik kavramı birçoğumuzun akıl alamayacağı bir olgudur. O yüzden kabul etmeliyiz ki çoğumuz fakiriz ve giderek de bu fakirlik artacak. Zira değersiz bir paraya sahip olup, her şeyi ithal eden ve bu ithal edilen her şeyin parası Euro ve Dolar olunca bizlerin fakirleşmesi de gün ve gün artacaktır.

Resim Kaynağı: https://covid19.tabipacademy.com/2020/07/01/global-economic-stability-could-be-difficult-to-recover-in-the-wake-of-covid-19-pandemic-finds-study/


Fakat esas zenginlik gerçekten paranın çokluğu mudur? Ekonomi tanrısının dehşet varlığı mıdır? Bunun cevabını vermek bana kalırsa çok zor. Fakat bu pandemi ile birlikte belki bir kısmımızın elinde olan en büyük zenginlik de alınmış olundu. Dünyayı gezme ve farklı coğrafyalarda ayak izlerimizi bırakma etkinliğine artık sahip değiliz. Evet, uçaklar bir yerlere hala uçuyor ve bazı insanlar hala bir yerlere gidip gelebiliyor. Fakat bu salgın yüzünden ekonomi tanrısı iyice kafayı yedi ve tüm dünya genelinde artık birçok şey çok daha pahalı olmaya başladı. O yüzden sağlık koşullarını bir kenara bıraksak bile bu defa da cebimize koyacağımız paramız olmuyor. Bir uçak bileti alacak parayı bulsak bile o ülkede geçireceğimiz 3 gün için yanımıza alacağımız paranın hesabını yapmak zorundayız. Yine de bunlar işin materyalist boyutu ve bana göre şu süreçte gereksiz bir düşünce tarzı. Çünkü sağlıklı olmadan bir yerleri gezmemizin de imkanı olmayacak haliyle. Artık kendi dünyalarımıza kapandık. Sınırlarımız belki de hiç olmadığı kadar daraldı. Evden çıkıp işe giderken bile endişeliyiz. Benim endişem bu hastalığa yakalanmak değil. Daha doğrusu bu hastalığın sağlığımı etkilemesi değil. Benim hep en büyük endişem çevremdeki insanlara da bu hastalığı yayabilecek olmam oluyor. O yüzden iş harici bir yerlere gitmeden önce ince eleyip sık dokumam gerekiyor. Birçoğumuz böyle yapıyoruz zaten. Kendi evimizi veya kendi şehrimizi gönül rahatlığıyla terk edemiyor oluşumuz bizleri birer evcil hayvandan öteye götürmüyor. Görünmeyen boyun bağlarımız, tasmalarımız var.

Zamanında birkaç ülke gezmiş biri olarak kendimi bir nebze de olsa şanslı hissediyorum. Çünkü farklı ülkeleri görmek demek nasıl bir kafeste yaşadığınızı keşfetmeniz demektir. O kafesin kapısını bir an olsun açıp başka ülkelere uçabilmek gerçekten büyük bir zenginlik. Eninde sonunda o kafese geri dönüyorsunuz belki ama artık çok daha farklı bir vizyona sahip oluyorsunuz. Bu, bizim ülkemizin haricindeki bütün ülkeler muhteşem demek değildir. Bu, muhteşem olanları ve olmayanları ayırt etmek demektir. Ekonomi tanrısı artık birçoğunuz gibi bana da izin vermediği için uzunca bir süredir ülke dışına çıkamadım ve bu gidişle de uzun bir süre çıkamayacakmışım gibi duruyor. Bu düşüncelere kendimi kaptırmışken YoutTube’ta harika bir kanala denk geldim, “Nature Relaxation Films”. Bu kanal bu zamana gördüğüm en rahatlatıcı ve en göze güzel görünen kanal oldu. İnanılmaz bir prodüksiyon ve inanılmaz kaliteli müzik! Bu ikisi bir araya geldiğinde zaten ortaya çıkacak sonuç haliyle muazzam oluyor. Dünya’nın birçok yerini “drone”lar ile çeken ve bunları saatlerce yapan bir prodüksiyon ekibi “Nature Relaxation Films. Birçok dev şirket için de güzel işler yapıyor bu ekip. Fakat esas olarak YouTube’u güzelleştiriyorlar. Ben buna güzelleştirmek derim, tam manasıyla öyle. YouTube’ta denk geldiğim videonun ismi “7 Hours 4K Drone Film: Earth from Above”. Yani 7 saatlik muazzam kuş bakışı ile Dünya’daki güzelliklerin görüntüsünü izliyorsunuz. Bu izlemeyi harika ambiyans müzikleri ile daha da etkileyici bir şekilde yapıyorsunuz. Bir televizyonunuz varsa bu muazzam görsel şöleni izlemek ruhunuzu rahatlatacaktır. Bir yandan bu görsel ve işitsel olarak güzellikler sunan video açık kalırken, diğer yandan da kitabını okuyabilirsiniz. Ara sıra kitaptan gözleri kaldırıp harika bir falez manzarasına bakmak kimi mutlu etmez ki?

Resim Kaynağı: https://www.youtube.com/watch?v=lM02vNMRRB0&ab_channel=NatureRelaxationFilms

Artık birçok şeyimiz kısıtlı durumda. Gerek ekonomik olarak gerekse de bu salgın yüzünden dar bir çemberdeyiz. Bu yüzden kendimizi bir nebze olsun rahatlatacak şeylere ihtiyaç duyuyoruz. Beni mutlu eden ve zamanımı güzelleştiren şeyleri yapmak bir nebze kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. Bu güzel gezegenin farklı noktalarına gitmeyi her zaman çok istedim. Fakat ne yazık ki olmadı. Umarım şartlar değişir ve Nature Relaxation Films’in YouTube kanalında gördüğüm güzellikleri yakından görme fırsatı da yakalar ve ayak izlerimi o güzel topraklara bırakırım. Şimdi bu güzel kanalda gözlerimizi, kulaklarımızı ve ruhumuzu mutlu edelim. Kanalın linki ve internet sitesi linklerini aşağıda bulabilirsiniz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Görevimiz Yıkım!

Vahşi Müzik: Arabesk

Antik ve Modern Kurban Törenleri